SEYFETTİN ARAÇ


Röportaj: Seyfettin Araç
 
    1)    Bugüne kadar birden fazla eser kaleme aldınız. Kendi tarzınızla fikirlerinizi ve düşüncelerinizi insanlara anlatma isteğinizi yazarak kalıcı hale getirmeyi tercih ettiniz. Yazar olmanın sizler için avantajları ve dezavantajları nelerdir?

        Yazarlık kariyerim için avantaj veyahut dezavantaj diye listelediğim bir sıralamam hiç olmadı. Farklı türlerde eserler ortaya koyma sebebim edebiyatın sonsuz derinliğine, uçsuz bucaksız zenginliğine olan inancım ve elbette o inanca olan güvenimden, yani kalemime duyduğum sonsuz güvenden kaynaklanıyor. Bazı zamanlar yeni neslin deyimiyle ‘modası geçmiş bir mesleğin’ yani yazarlığın bana nasıl iyi geldiğini hissediyor, o hissin içinde mutlulukla yalın ayak yürüyorum. Van Gogh bir keresinde: ‘Belki Tanrı beni henüz doğmamış insanlar için ressam yaptı’ der. Belki de Tanrı beni henüz doğmamış ve gelecekte edebiyatın kıymetini canı gönülden bilecek nesiller için yazar yaptı, kim bilir. Bugün avantaj dezavantaj farklılıkları olarak bakılan edebiyatın uçsuz bucaksız dehlizlerinde kaybolacak henüz doğmamış ruhlar için yazıyorumdur ve bu coğrafyanın ilk örneklerini belki de bu yüzden yaratıyorumdur. 

    2)    Yazarlık yolunda ilerlemek isteyen gençler için tavsiyeleriniz nelerdir?

        Yazarlık, ki benim alanım olan edebiyat hayatı için gençlere vereceğim tek tavsiye çok okumaları ve yazmaktan asla geri durmamaları gerçeği olacaktır. Yazdıkları eserlere inanıyorlarsa asla pes etmemeliler çünkü çoğu yayınevi o eserleri okumadan ret cevapları verecek, çoğu yayınevi aylar süren bir zaman diliminde dahi dönüş yapmayacak ve fakat edebiyatın hayat kurtaran ruhuna inanan bir genç yazar umudunu yitirmeden yazmaya, üretmeye devam etmeli. Yayınevlerinin verdiği ret cevaplarını kale almadan savaşmaya, üretmeye, yazmaya, yaratmaya devam etsinler. Ben ilk öykümü yazdığımda ülkede bilinir kaç dergi varsa ret etmişti ve şimdi romanlarımla tüm edebiyat cenahına ben de buradayım diyorum, kitaplarımın yabancı dillere çevirisi için gün sayıyorum. Kısacası inandıkları meslek yazarlıksa o zaman savaşmaya doymasınlar, yaratmaya devam etsinler ve elbette yazarlığı bir iş olarak görmemeliler, hayat felsefesi olarak benimsemeliler.

    3)    Kariyeriniz boyunca tek yöne bağlı kalmayarak farklı alanlarda gelişim göstermişsiniz. Çok yönlü olmayı seviyor musunuz? Neden?

        Kariyerim çok yönlü, kabul ediyorum. Ticaretle başlayıp sonunda çocukluk aşkım olan, ilk gençlik sevdam gördüğüm yazarlığa demir attım. Şiir, öykü, hikâye, deneme, roman türlerinde çalışmalarım oldu fakat en nihayetinde romancı kimliğimin her kimlikten üstün ve önemli olduğuna kanaat getirerek eserlerimi okuyucuya sunmaya devam ediyorum. Bunun tam bir nedeni ya da sonucu yok inanın; yazarlık hayatın size getirdikleri ile götürdükleri arasındaki zamanda yarattıklarınızdır. Bunca uğraş çok yönlü bir yazar olmak iddiası için değil, iyi eserler ortaya koyma çabası için hep. Çünkü yazarlık kariyeri boyunca bazan tek bir kitapla tanınır bazan her eserinizle ön planda olursunuz, ben farklı alanlarda önemli eserlerle var olduğumu ispatlama gayreti içinde oldum sanırım.


          4)    Uluslararası PEN Yazarlar Birliği Türkiye Denetleme Kurulu üyesi olarak görev yapıyorsunuz. Uluslararası bir mecrada böylesine bir görev gerçekten takdire şayan. Genç yazarlara da örnek teşkil etmesi açısından bu görevin gelişim hikâyesinden kısaca bahseder misiniz?

        Çok teşekkürler. Uluslararası Pen Yazarlar Birliği adında da belirtildiği gibi yüzün üzerinde ülkede faaliyet gösteren, edebiyatın ve yazı dünyasının haklarını, hukukunu koruyan, gelişimi için çaba sarf eden bir birlik. Pen International olarak Türkiye bölümünde faaliyet gösteriyoruz. Yeni yazarların girmek istediği özel bir oluşum içindeyiz. Dünya genelinde herhangi bir Pen Birliğini denetleme yetkimiz olduğu gibi kendi ülkemizin tüm branşlarını de denetleme yetkisine sahibiz. Ben ilk iki eserimden sonra olmak istediğim yere yani Pen Türkiye’ye başvuruda bulundum onlar da sağ olsunlar lütfedip beni aralarına aldılar. Mensubu olmaktan onur duyduğum bu oluşum sonrasında bana geçen sene yapılan Kongrede Denetleme kurulu üyeliğini layık gördüler. Genç yazar arkadaşların ileride mutlaka görev alması gereken Halide Edip Adıvar’ın kurduğu sonra kapatılan ama yeniden Yaşar Kemal’in açtığı Pen Türkiye’yle ilgili her detayı araştırmalarını öneririm.

    5)    İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin Radyo Televizyon ve Sinema Bölümünün mezunlarından biri olarak meslektaşlarınıza kariyer süreçleri konusunda tavsiyeleriniz nelerdir?

        Radyo, Sinema ve Tv eğitimi aldığım doğru çünkü senaryo yazmayı her şeyden çok istiyordum. Fakat lisans eğitimi alırken de hatta aldıktan sonra da asıl istediğim şeyin romancılık olduğunu biliyordum o yüzden eğitimini aldığım alanda çok iddialı değilim maalesef. İyi hocalardan hatta ülkenin en iyi profesörlerinden aldığım eğitim bir gün kullanılmak üzere ruhumda saklı duruyor. Sinema başka bir alan, bambaşka bir alem ve bir gün çok sevdiğim yönetmenler tarafından eserlerim bir bir sinemaya uyarlanacak fakat bu benim sınırını çizeceğim şekillerde olacak. Kariyer hedefleyenlere vereceğim tek tavsiye mutlu oldukları işin sonuna kadar içinde olsunlar o zaman işi değil hayatlarını yaşarlar. 


          6)     Radyon, Televizyon ve Sinema Bölümü mezunu olarak edebiyata da yoğun bir yöneliminiz mevcut. TRT Ankara Radyosu edebiyat danışmanlarından biri olarak görev almaktasınız. Edebiyat alanındaki bu ilgi ve yükselişinizin sebepleri nedir?

        İlk okuduğum kitaptan ki sanırım ortaokul sıralarına dayanıyor, edebiyatçı olmak istediğimi biliyordum. İyi bir edebiyatçı olmak için de dünyanın en nadide eserlerini defalarca hatmederek okudum. Dünya klasiklerini daha on beş yaşımdayken okumaya, araştırmaya, ruhuma katmaya başlamıştım çünkü iyi bir yazar olabilmenin yolu iyi bir okuyucu olmaktan geçiyordu ve ben bu yola baş koymuştum. Ailemin yükselen işleri, tek erkek evlat olmam, sorumluluk bilinci, aidiyet duygusunu geleneksel bilinçle karma yapmam beni uzun seneler sevdiğim, hayalini kurduğum edebiyattan uzak tuttu ama bir yerde artık tamam demem gerektiğini de biliyordum, sadece geç kalmışlık şimdi acele etmişliği tetikliyor hepsi bu. Bu bir ilgi değil tamamen yaşam biçimim ve evet bir yükseliş ama daha merdivenin ilk basamaklarındayım. Bir gün sadece bu coğrafya değil hemen hemen gerçek Türk edebiyatının en derinlikli eserlerini daha önce verdiğim gibi okura vermeye, tarihe iz düşmeye devam edeceğim.

    7)     Röportajın sonuna gelirken, okuyucularımıza son bir mesajınız var mıdır?

        Klasikleşmiş, tabulaşmış, herkesçe bilinen eserleri okumalarını tavsiye ederken yeni nesil romancıları, bizim gibi modern çağ edebiyatçılarını araştırmalarını, okumalarını da tavsiye ediyorum. Elbette ustalarımız muazzam eserler ortaya koydular fakat inanın ben ve bana benzeyen birçok yazar edebiyatın neredeyse unutulduğu bu çağda yeni, muazzam eserler çıkarıyoruz. Popüler kültüre esir olup gündemde olanları değil, onlara parayla, reklamla dayatılanları hiç değil, gizli saklı kalan hazineleri arayıp bulsunlar. Sayfa sayısına takılmasınlar, tuğla gibi roman deyip korkmasınlar çünkü ben edebiyat severlere yeni bir tür ve sonsuz dehlizlerde bir edebiyat vadediyorum. Beni okudukça kendi çağımın en iyisi olduğumu tüm benlikleriyle anlayacaklardır. Teşekkürler.


0 Yorumlar

En yeni