DİSİPLİNLERARASI YAKLAŞIM

 

Konuk Yazar: Mehmet Ozan CENNET

Milattan önce 5000 yılından günümüze kadar, tarih boyunca, bilim ve teknolojide çok büyük ilerlemeler kat edilmiştir. Üzerinde yaşadığımız dünyanın bir parçası olarak insan
, bu gelişmelerle kendi varlığını anlamlandırmak ve zihnen ilişki içerisine girdiği her olguyu belli bir sistematik çerçevede ifade etme zorunluluğu içerisinde olmuştur. Bu süreç zaman içerisinde disipliner yaklaşımların gelişmesine imkan tanımıştır. Disiplin, kendine özgü eğitim alt yapısı, yöntemleri ve içeriği olan ve herhangi bir alanda yeni bilgi üretebileceğini ve söz konusu alanda daha ileri düzeyde bilgiler geliştirilebileceğini kanıtlamış bir araştırma alanına verilen isimdir. (Berger, 1970)Her disiplinin kendine özgü doktrini, profesyonel dili, terminolojisi, entelektüel öncüleri ve takipçileri bulunur (Becher, 1989; Parker, 2002). Ancak zamanla bilimsel işlenebirliği olan olguların incelenmesi, anlamlandırılması, sınıflandırılması ve geliştirilmesi yeni yaklaşım tarzlarını gerekli kılmaktadır. Bu da disipliner yaklaşım tarzının, bilimsel problemleri açıklama konusunda yetersiz kalmasına neden olmuştur. Bu bağlamda disiplinlerarası yaklaşıma ihtiyaç artmaktadır. Buradan hareketle disiplinlerarası yaklaşımın öneminden, gelişiminden, amacından ve bütünleştirilme düşüncesinden bahsedilecektir.
DİSİPLİNLERARASI YAKLAŞIM
Disiplinlerarası kelimesi kavram olarak, en az iki alanı bir araya getirmek ve birbiri içine almak anlamındadır (Cluck, 1980; Kline, 1995).Disiplinlerarası yaklaşımın bugünkü tanım ve bilinç düzeyi ile olmazsa da yine de daha önceki dönemlerde çeşitli ortamlarda var olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin Fizik alanında Alessandro Volta, 1801 yılında tuzlu su çözeltisinin iki ayrı uç kısmına çinko ve bakır metal parçalarını yerleştirmiş ve elektrik akımını elde etmiştir. Gerçekleşen bu keşif Volta Pili olarak bilinir. Bu keşfi izleyen süreçte kimya alanında çalışmalar gerçekleştiren Humphry Davy, Alessandro Volta'nın çalışmaları üzerine yoğunlaşmış ve bu araştırmaları sonucunda volta pillerini kullanarak bileşiklerden elementleri ayırma sorununu çözmeyi başarmıştır. Davy bu çalışmalar sayesinde kimya literatürüne sodyum, potasyum ve bor elementlerini kazandırmıştır. Gördüğümüz üzere disiplinlerarası ilişki insanlık tarihi boyunca, kendi başına yetersiz kalan disipliner yaklaşımların imdadına yetişmektedir. Bu bağlamda disiplinlerarası yaklaşımın  amacı, belirlenen konunun anlamlı bir bütün halinde öğrenilmesi ve başka disiplinlerin bakış açılarından araştırılma fırsatının oluşturulmasıdır (Yalçın ve Yıldırım, 1998).Böylelikle  Disiplinlerarası bir düzenlem sayesinde hem belirli disiplinlere ait bilgi ve becerilerin öğrenilmesi, hem de bunların anlamlı bir şekilde bütünleştirilmesi mümkün olur (Aydın ve Balım, 2005). Anlamlı bir şekilde bütünleştirebilmeyi başarmak, ilgilenilen konuların mantık düzleminde ele alınabilmesini kolaylaştırmaktadır. Bu kolaylık kendisini yeni bilimsel gelişmelerin olanaklığına götürürken, öğrenim sürecinde de kolaylık sağlamaktadır. ''Hakikat çevremizdeki dünyada yer alır'' der Aristoteles; bu hakikat anlayışı, dış dünyanın kendisine yönelimin vermiş olduğu ''Her insan öğrenme arzusuyla doğar'' düşüncesiyle temellenmektedir. Bu noktada disiplinlerarası yaklaşımın, bu şekilde bir öğrenme sürecine de katkı sağlayacağı açıktır. Olguları sınıflandırma konusunda tarihteki ilk çalışmaları gerçekleştiren Aristoteles, bütünleştirme fikrinin öğrenme sürecine olan katkısını idrak edebilmiş olmalı ki ''Her eylem yedi nedenden biri ya da diğerine bağlıdır: Şans, doğa, dürtü, alışkanlık, akıl yürütme, öfke veya iştah'' diyerek bu yaklaşımını günümüze bir mesaj olarak bırakmış gibidir. Ancak eğitim süreci üzerine, hocası olan Platon'un daha kapsamlı ve bu konuda net düşünceleri olduğunu söyleyebiliriz. Bu bağlamda disiplinlerarası yaklaşım ile bütünleştirme fikri ilk olarak Platon’un Politea’sında görülmektedir. Onun görüşüne göre genç bir insanın eğitimindeki gelişme harmonik ünitelerle sağlanabilir. Yüzyıllar sonra bu görüşe paralel yeni fikirler geliştirilmiştir. Rousseau eğitimde sadece kitap kullanarak, çevreyle sınıfı izole eden bir ortamda gerçekleşen öğrenmenin gerçek dünyayla ilgisiz ve anlamsız olduğunu iddia etmiştir. Geçen yüzyılda ise Dewey benzer bir şekilde, mecburi bir eğitimin başarısız olacağı görüşünü savunmuştur. Ona göre çocuklar zorla okula gönderilebilir fakat zorlamayla öğrenme gerçekleşmez. Yapılandırmacı yaklaşıma uygun olarak her insan bilgiyi kendi yaşantıları yoluyla yapılandırır. Yine Rus psikolog Vygotsky’nin sosyal öğrenme kuramında, sosyal gruplar ve disiplinler arasındaki etkileşimler ve Gardner’in çoklu zeka teorisi disiplinlerarası yaklaşımı açıklamaya yardımcı olmuştur (Chrysostomou, 2004; Ellis ve Fouts (2001)’tan).
Bu gelişmelerle beraber “Disiplinlerarası” terimi zamanla şu şekilde bir gelişme göstermiştir (Aktan, 2007; Gür(2003)’den): Çok Disiplinli Yaklaşım, Çapraz Disiplinli Yaklaşım ve Disiplinler Ötesi Yaklaşım olmak üzere üç kategoride değerlendirilmiştir. Çok disiplinli yaklaşımda en az iki disiplinin bütünleştirmeksizin bir konuya odaklanması söz konusudur (Piaget, 1972; Meeth, 1978). Çok disiplinli yaklaşım var olan disiplinlerin sınırlarının keskinleşmesine ve güçlenmesine neden olsa da görüş zenginliği getirmeyi de sağlar (Baykal, 2004). Çapraz disiplinli yaklaşım bir disiplin perspektifinden diğer bir disipline bakılmasıdır (Aktan, 2007). Çapraz disiplinli yaklaşımda iki disiplinden biri diğerinden baskındır. Arkeoloji Tarihi, Din sosyolojisi gibi konular bu yaklaşım ile incelenebilirler. Disiplinler ötesi yaklaşımdaki “ötesi” kelimesi disiplinler arasındaki sınırların yok olmasını ve disiplinlerden öte bir duruma geçilmesini ifade eder. Bu yaklaşımın amacı evreni iyice anlamak için gereken bilgi bütünlüğünü oluşturmaktır (Nicolescu, 2000). Görüldüğü üzere disiplinlerarası yaklaşımın metodolojik anlamda durağan bir özellik göstermeden, sürekli yeni yaklaşım tarzlarını ortaya çıkardığını ve bundan dolayı da sürekli bir gelişim içerisinde olduğunu söyleyebiliriz. Buna bağlı olarak Disiplinlerarası yaklaşımı tanımlamanın zor olduğunu da söylemek mümkündür. Ancak genel olarak verilen tanımlamaların hepsinde( Lake ,1994):
Konuların birleştirildiği,
Planlara önem verildiği,
Ders kitaplarının ötesinde kaynakların kullanıldığı,
Kavramlar arasında ilişki olduğu,
Konuya ait ünitelerin kullanıldığı,
Programların esnek tutulduğunu bildirmektedir. İlerleyen zamanlarda, yukarıda belirtilmiş olan ortak özelliklerden ötürü, bu yaklaşım tarzının geleceği nokta süphesiz çok büyük bir önem arz etmektedir. Çeşitliliğin ve farklılıkların zenginlik olarak değerlendirilmesine olanak tanıyan bu yaklaşımın, çok önemli bilimsel gelişmelerin kapısını aralamamıza olanak sağlayacağı şüphe götürmez bir gerçek.
SONUÇ
Karmaşık yapılı bir evrenin, mikro ve makro ilişkilerini araştırma girişimlerinin tek bir disipliner yaklaşım bakış açısıyla izah edebilmek mümkün değildir. İhtiyaç duyulan parçaların bir araya getirilmesine olanak sağlayan disiplinlerarası yaklaşım kendisini kaçınılmaz bir zorunluluk olarak inşa etmektedir. Thomas Khun'un da ifade ettiği üzere ''çoğu bilimin gelişimindeki ilk aşamaların en temel özelliği, doğa üzerine birbirinden farklı birçok görüşün sürekli olarak yarışmalarıdır.'' Bu yarışma sürecinin belli bir sistematiğinin olmasını sağlamak, ancak disiplinlerarası yaklaşımın gelişmesiyle imkanlılık kazandı. Yaşamımızda ilgi duymuş olduğumuz alanlara karşı sorular yöneltirken, bu soruların tek bir cevabının olmadığını düşünmek araştırma isteğimizin artmasına da katkı sağlamaktadır. Bu şekilde değişik disiplinlerden kazanılan bilgi ve beceriler çerçevesinde dış dünyayı algılayabilme, bilgileri anlamlandırabilme ve üzerinde düşünebilme becerisini geliştirmek önemli bir amaç haline gelmektedir (Yıldırım, 1996). Bu noktada M.Ö 535-475 yılları arasında yaşayan Heraklitos'a kulak verelim. “Karşıt olan şeyler bir araya gelir ve uzlaşmaz olanlardan en güzel uyum doğar. Her şey çatışma sonucunda meydana gelir.” Burada ki çatışma kavramı doğrudan bir problemin kendisini ifade etmemektedir. Esasında uyumlu olanın gerçekleşmesi için çok önemli bir zorunluluk olarak değerlendirilmelidir. Disiplinlerarası yaklaşım, çatışmalar sonucunda ortaya çıkan ilişkileri kontrol altında tutabilmeyi de sağlayan bir mekanizma olarakta değerlendirilebilir. Böylelikle disiplinlerarası yaklaşımın mahiyeti kendisini yeteri derecede açığa vurmuş duruma geçmiştir.
 
KAYNAKÇA
 
Aktan, C.C. (2007). Yüksek Öğretimde Değişim: Global Trendler ve Yeni Paradigmalar. Değişim  Çağında Yüksek Öğretim: Global Trendler ve Yeni Paradigmalar. İzmir: Yaşar Üniversitesi Yayını.  
Aydın, G. ve Balım, A.G. (2005). Yapılandırmacı Yaklaşıma Göre Modellendirilmiş Disiplinler Arası Uygulama: Enerji Konularının Öğretimi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri FakültesiDergisi. 2: 145-166. 
Baykal, A. (2004). Program geliştirme yaklaşımlarında alansal bağlam. XIII. Ulusal Eğitim Bilimleri Kurultayı‟nda sunulan bildiri. Malatya, Türkiye, 6-9 Temmuz. 
Becher, T. (1989). Academic Tribes and Territories. (Ed: M. Keynes), Open University Pres, s: 22.
Berger, G. (1970). Introduction. OECD-CERI Interdisciplinarity – Problems of Teaching and Research in Universities. Nice: CERI/French Ministry of Education, September
Chrysostomou, S. (2004). Interdisciplinary Approaches in the New Curriculum in Greece: A Focus on Music Education. Arts Education Policy Review. 105 (5): 23-29.
Cluck, N.A. (1980). Reflections in the Interdisciplinary Apporach to the Humanities. LiberalEducation. 66 (1): 67-77.
Ellis, A. ve Fouts, J. (2001). Interdisciplinary Curriculum: The Research Base. Music Educators Journal. 87: 22–26.
Gür, T. (2003). Eğitimin Geleceği, Üniversitelerin ve Eğitimin Değişen Paradigması. (Ed: O.N. Babüroğlu)Araştırma ve Eğitimde Disiplinlerarasılık. İstanbul: Sabancı Üniversitesi Yayını.
Kline, S.J. (1995). Conceptual Foundations for Multidisciplinary Thinking. Stanford: Stanford UniversityPres
Lake, K. (1994). Integrated Curriculum. Portland: Northwest Regional Educational Laboratory.
Meeth, L.R. (1978). Interdisciplinary studies: Integration of knowledge and experience, Change, 10, 6-9.
Piaget, J. (1972). The epistemology of interdisciplinary relationships. Interdisciplinarity: Problems of Teaching and Research in Universities, Paris: OECD.

Yalçın, P. ve Yıldırım, H. (1998). Disiplinlerarası Öğretim Üzerine Bir Uygulama. Ç.Ü. Eğitim Fakültesi Dergisi. 17: 146-150.

0 Yorumlar