BİR ASKERİN HATIRA DEFTERİ



Bugün günlerden perşembe günü. Yani hastaneye sevkimin olacağı gün. Atışlar da bugün olacak. Bir taraftan her akşam rutine binen 20'lik diş sancıları, bir taraftan da hastaneye gittikten sonra tecride alınacağımın hazin gerçeği. Saat 07:30 da içtima aldık pota altında. İçtimadan sonra Aytaç komutana durumu bildirdim. O da "Atışlar var. Atışlardan sonra gidersin." dedi. Yemekhane içinde toplandık. Hava kapalı, soğuk ve yağmurluydu. Önceden bakımını yaptığımız silahlardan 65 tanesini sağlam gördükleri için ayırmışlardı. Onları aldılar, atış alanına koyuldular. Sistem tamam. Her şey hazır. Altıncı ve yedinci bölük atış için hazır. Ben üçüncü saftayım, yani 3.manga. İlk iki atışlar yapıldı. Duyduğum silah seslerinin etkisi baya kuvvetliydi, kulağımı gerçekten feci şekilde çınlattı. Sıra bize geldiğinde heyecan dorukta. (Adamakıllı ilk kez atış yapacağız, hem de tüfekle. E olsun o kadar!) Hayatımdaki ilk silah atışımı gerçekleştireceğim. Pozisyonumuzu aldık. Komutandan emirler gelmeye başladı. Kurma kolunu çek bağla. Şarjör tak. Kurma koluna sertçe vur. Silahını emniyetten çıkar. Atış serbest.

Atış serbesti duyduktan sonra pozisyonumu ve kaynağımı tam ayarlamaya çalıştım. Kaynak kısmını gözlüklü olduğumdan dolayı uzak yaptım. İlk kez eze eze tetik düşürdüm. İlk nişanı hedef orta noktasına değil de hedefi astığımız panonun alt hizasına aldım. Dedim ne olur ne olmaz, ilk elden seker falan, yukarı sekerse hedefi vururum. Bir de silahın ne kadar geri tepeceğini de bilmiyorum. İlk atışımı yapar yapmaz, ilk heyecanımı atmış oldum ve sonraki atışlarda daha çok odaklanmaya başladım. Anladım ki; komutanların da dediği gibi, kum torbasını iyi ayarlarsam, silahı omuz çukuruma daha iyi yerleştiririm. Dik bir açıyla vurursam da fazla tepmiyor ve hedefi doğru noktadan vuruyorum. İlk atış serüvenimde dokuz atışta beş tane başarılı atışım vardı: Birisi tam on ikiden. İkinci atışlarda beşte beş yaptım sanırsam ama ikinci atışlarım çok daha kötüydü. Sebebi ise kum torbamın yere doğru olmasıydı. Omuz çukuruna yerleştirmek için dik pozisyonumu bozmak durumunda kalıyordum. Ama keyifliydi. Tek can sıkıcı yanı gün boyu devam eden kulak çınlaması oldu. Savaş ortamından çıkmış gibiydi. Harici olarak pek bir şey yapmadık. Benim sevkim ertelendi. İkideki sevk aracına yetişemedik, dörtte gitsek doktor bakmaz dedik kaldı öylece. Gerisinde pek bir şey yapmadık. Stabil. Akşam yemeği, akşam içtiması, ve yat içtiması.  Ama kulağım hala ağrıyor. Allah affetsin. Bakalım yarın neler olacak? 

Kınalı Aziz

0 Yorumlar