TARİHE ADINI YAZDIRAN SALGININ (COVID19) TOPLUMSAL YANSIMALARI


                                                                                                                       Yazar: Leyla Sağdıç

       "Korona mı? Nerden çıktı durduk yerde? Yarasa çorbasından bulaşıyormuş! Kapat kız kapat televizyonu göynü nasıl alıyor, bu illet şey  neyin nesi? Bir sürü dert tasa varken birde bu mu çıktı? Torun torba benim hep dışarda oynar, oğlan akşama kadar çalışıp durur. Gelini bıraksak komşuda yatacak sabahtan akşama çen çen çen! Amanın bunlar hep hastalığı daşır yaa eve. İnnesi yok mu vurakta bize bulaşmasın? Kolonyanın faydası varmış diyoolaa! Du sen baken bi evin her yerini sirkeli suyla geline yuduren korona morona kalmaz. Oğlanı arayan da akşam gelirken ekmeği çok alsın. Sokağa çıkma yasağı gelir, aç kalmayak evde çoluk çocuk.". Bunun gibi  konuşmalar hepimizin evinde geçmiştir. Peki neydi bu korona? Covid  nasıl bu kadar yayıldı? Bizleri nasıl etkiledi?       
      Salgın hastalıklar yüzlerce yıl toplumların sosyal hayatlarını, siyasi hayatlarını ve ekonomik hayatlarını etkisi altına alıp dönüşümlerinde etken rol oynamıştır. Global düzeyde ki salgın hastalıklar toplumların bu çerçevede "Yeni Normal" sürecinin, ortaya çıkmasına ön ayak olmuştur. Salgın hastalıklar,  küresel düzeyde toplumları  ve kıtaları etkisi altına alması nedeniyle Pandemi ismi ile adlandırılmıştır. Salgın hastalıklar insanların sadece biyolojik değil aynı zamanda psikolojik ve ruhsal birer varlıklar olduklarını da bizlere bir kez daha kanıtlamıştır.
       Geçen birkaç ay içinde hayatımıza giren  yeni küresel çaplı salgınlar arasında sayılan ve hali hazırda etkisiyle tüm dünyanın mücadele ettiği COVİD19 küresel bir sağlık sorunu teşkil etmeye başladı. Ağır fiziksel semptomlara neden olan virüs insanlarla birlikte toplumları ve toplumların kültürlerini de etkisi altına almaya başladı. Çin'in WUHAN eyaletinde ortaya çıkan virüs salgına dönüşüp ülkeler için kırmızı alarm oluşturdu.  Hastalığın biyolojik kaynaklı etkenlerinin yanı sıra toplumsal bir olgu olduğunu da gözler önüne  sermeye başladı.  Hastalıkların ve sağlığın  toplumun belirli bir ölçekte gelişimi, ilerlemesi ve kalkınması  ile doğru orantıya sahip olduğunu gözlemledik. Bireylerin karşılaşmakta olduğu ve karşılaşma ihtimalinin üst düzey olduğu hastalıklarda kalıtım, cinsiyet, yaş ,biyolojik etmenler etken faktördür. Bunun dışında bireylerin , toplumların, sosyokültürel grupların hastalık durumlarını  etkin kılan birçok etken durum sıralanabilir. Misal, eğitim-öğretim durumu, inancı, mesleği, yaşayış tarzı, medeni durumu ,içerisinde bulunduğu gruplar söylenebilir. Toplumların tarihsel süreçte kültürlerini etkileyen unsurlar arasında göçler , savaşlar, ekonomik krizler etkili olduğu kadar hastalıklar da etkili olmuştur. Global dünyada salgın hastalıklar hali hazırda ortaya çıkmaya devam etmekte ve bunlarla mücadele etmeye devam edilmektedir. Her ülkenin sağlık yönetiminde ekonomik temelli ve rasyonel yöntemler mevcutken küresel düzeydeki hastalıklar ile mücadelede  her ülkenin kendi sağlık sistemini yapılandırırken, çok yönlü bakış açısı  ele alarak nitelikli insan gücüne yatırım yapmamız gerektiğini bizlere bir kez daha hatırlattı. Sanayi devrimi ve coğrafi keşifler ile gelişmeye başlayan dünya da gelişim ve ilerleme günümüze kadar  halen süregelmektedir. Bizlere çok uzak kıtalarda ortaya çıkan bir virüsün "Bana bulaşmaz bulaşmaz" deme gibi bir lüksümüz artık yoktur. Tüm dünyanın her an her saniye birbiri ile etkileşim halinde olduğu ulaşım, ticaret, iletişim indeksli bir çağda yaşıyoruz. Her an her şeyden anında haberdar olabiliyoruz. Halk sağlını ele alan konular, bulaşıcı hastalıklar ile mücadele yöntemleri, teknoloji ve araştırma laboratuvarları, tanı ve tedaviler epidemiyoloji konuları artık daha çok  önem arz etmeye başladı. Tarihsel süreci ele alacak olursak toplumların üretim ve tüketim unsurları ,düşünce yapıları, yaşam stilleri değiştikçe hastalık modellerinde de değişim gözlemlenmiştir. Avcılık ve toplayıcılık ile geçimini sağlayan ilk çağ insanlarında  av kazaları, sakatlıklar, ve ölümlerde çevresel unsurlar etken olurken, tarımsal faaliyetlerin uygulanmaya başlaması ile tarıma yönelik hastalıklar gün yüzüne çıkmaya başlamıştır ve enfeksiyon hastalıklarının etkin olduğu bir döneme giriş sağlanmıştır. 19. yüzyıla kadar olan hastalıklar yoksullukla ilişkilendirilirken 20. yüzyıl da yaşam tarzındaki değişimler ile birlikte, hastalıklar, yaşam tarzı ekonomik büyüme, sanayileşme ile ilişkilendirilmeye başlanmıştır. Dünya tarih sahnesinin değişmesinde etkin olacak unsurlar arasında  hastalıklar da pastada büyük bir dilimi kapsamaya başlamıştır. Toplumların yeni salgınlara yakalanmalarının  temel nedeni, değişen yaşam koşulları ve sürekli değişim gösteren dünya düzeni olarak adlandırabiliriz. Eski dönemlere şöyle bir göz atacak olursak toplumları etkileyen en bilindik hastalıklar arasında "Veba (Kara ölüm), Sıtma , Kolera" sıralayabiliriz .  Şuan halen etkisi altında olduğumuz COVİD19 gibi hastalıklardan bazıları, yeri gelince savaşlardan bile daha fazla can kaybına neden olmuştur. Bunun yanı sıra dönemsel olan salgın hastalıklar da (Grip) mevcuttur. 19. yüzyıla gelindiğinde tıpta artan gelişmeler sayesinde salgın hastalıkların  mikroplardan kaynaklandığı ortaya çıkmıştır. Artık insanlık, hastalıkları önlemek için temiz yaşam alanı , temiz gıda , temiz su  alanları oluşturmaya başladı. Metropollerde düzenlemelere gidildi. 20. yüzyılda toplumlar tıptaki ilerleyişleri ile salgın hastalıklarla artık daha kolay mücadele edebileceklerini düşünmeye başladı. 1918 yılında patlak veren İspanyol gribi dünya savaşının bile seyrini değiştirdi. Salgınlara mücadele için artık yeni çalışmalar yürütülmeye başlandı. Birleşmiş milletler yaşadığımız krizi bir sağlık krizi değil , aynı zamanda beşerî , ekonomik ve toplumsal bir kriz olarak adlandırıyor. COVİD19 tüm nüfus kesimini etkilemekle birlikte öncelikle yaşlıları, engellileri, göçmenleri, yoksulları, ihtiyaç sahibi bireyleri  olarak gözetmemiz gerektiğini bizlere gösterdi. "HAYAT EVE SIĞAR" sloganı ile binlerce kişi birkaç metre kare içine kapanmak durumunda kaldı. Gündelik yaşamın bölünmüş alanları birleştirildi. Sağlık çalışanlarının ( beyaz yakalılar), kargo firmalarının önemi arttı, birçok küçük esnaf işsiz kaldı. İnsanların sosyal hayatları kısıtlandı. İnsanların sosyalleştiği bir çok mekan kısıtlanıp kapatıldı. Hayatlarımız "SOSYAL MESAFE" diye adlandırdığımız sanal bir çizgi ile sınırlandırıldı. Sosyal iyilik hâli, aile başta olmak üzere birçok ilişki ağlarına yeni yasaklar getirildi. En yakınımızdakilere bile dokunamaz olduk. Fiziksel yönden iyi olmak tam bir iyi olma hâli değildir. Sosyal ilişkiler ve  sosyal ağlar insanlar için önemlidir. Hastaların izole edilmesi, hastalığın tedavisinde sosyal birlikteliğin güçlü desteğinden bizleri mahrum bıraktı. Salgınla ilgili olarak diğer bir konu da toplumsal damgalardır. Yeni korona virüs hastalığı ile toplumsal damgalamayı iki açıdan ele alabiliriz . Virüsün Çin'de ortaya çıkması ile uzak doğulu insanların virüslü damgası yemesine Asya kıtasında yaşayan insanların virüs bulaştırdığı yönünde düşünülmesine neden oldu .Çin yemeklerinin hastalık ortaya çıkardığı yönünde insanların üzerinde algılar oluştu ve  çin kültürünü aşağılayıcı söylemler ortaya çıktı . Hastalık potansiyeli yüksek görünen insanlar hastalıklı, virüsü yaydığı düşünülen insanlar (yaşlılar) toplumsal yaşamda şüpheyle yaklaşılan kişiler sınıfına girdi. Hastalığın potansiyel taşıyıcısı olarak görüldüler. Yeni korona virüs, tüm dünyanın ortak sorunudur. Salgına karşı, ülkelerin ortak birer sağlık tutumu geliştirip birlikte hareket ederek salgının önüne engel olabiliriz. Küresel ısınmanın arttığı , doğal kaynakların hızla tükendiği çağımızda insan -toplum -doğa ilişkisini yeniden sorgulamaya başlamalıyız.
        Sonuç olarak dünyanın bağışıklılığının bulunmadığı bir hastalık ile karşı karşıyayız ve bu hastalık dünya tarihinde yerini almaya hazır. Başta da bahsettiğim gibi toplumların yeni normalleri oluşmaya başladı. Bu süreç toplumlarla birlikte kültürleri de etkisi altına almaya başladı. Kültürlerin oluşması ve değişmesinde  zaman çok önemli bir etken iken salgın hastalıklarla birlikte kültürlerin değişimi ve oluşumu hızlandı ve bunun etkisini hali hazırda yaşıyoruz. Geleceğe yönelik belirsizlikler hâlâ sürmekte olup salgının çözüm süreci uzar ise yeni normal süreci toplumlar tarafından kabul görerek uzun yıllar hayatımızın birer parçası haline gelebilir. Burada bizlere düşen ortak değerlerin, sorumluluklarımızın bilincinde olmaktır. 

KAYNAKÇA: 














 

0 Yorumlar